Senaryo denilince tüm tür ve mecralar için aynı tanım geçerli değildir. Senaryo tanımı sadece mecraya göre değil, türe göre de değişiklik göstermektedir. Korku türünde yazarken ayrı, dram türünde yazarken ayrı, komedi türünde yazarken ayrı, macera aksiyon ya da polisiye yazarken ayrı bir dil kullanmak gerekir. bu türlerin her birinde ayrı bir üslup olduğu gibi ayrı bir kalıp da vardır. Örneğin: korku türünde mizansen ağırlıklı iken, komedi türünde diyalog ağırlıklı yazılır. Türlerde bile bu kadar ayrım varken elbette mecralara göre ayrı kalıplar olması da gayet normal. Konuyu küçük bir hikaye ile anlatayım. Konumuz stockholm sendromu olsun, anti kahramanımız, kahramanımızı kaçırsın, sonra kaçıranın da kaçırılanın da aslında mağdur oldukları anlaşılsın ve yardımlaşırken birbirlerine aşık olsunlar. Şimdi, bunu dizi yaparsak nasıl işleriz? Sinema filmi yaparsak nasıl işleriz? İşte tam burada mecra farkı ortaya çıkıyor. Sinemada yan olaylara ve kahramanlara fazla gerek yoktur. Esas olay ve esas karakterler üzerinden çok tadında bir hikaye yaşatmak mümkündür çünkü hikayeyi anlatmamız gereken süre, 90 ile 120 dakika arasındadır. Diğer tarafa döndüğümüzde aynı hikayeyi bölümlere yaymak ve her bölümde 60 ile 120 dakika hikaye oluşturmak zorundayız. (60 ile 120 çok orantısız mı geldi? Bkz: Türk dizi sektörü) Bu durumda ne yapmak, nasıl bir yol izlemek gerekir? Yan karakterler ve hikayeler oluşturmalıyız, daha ilk bölümde pat diye kaçırma olayı ve aşk olmamalı. Anti kahramanımız, kahramanımızı kaçırmalı ama bu da bölümün sonuna denk gelmeli ki bir sonraki bölüme iş çıksın. Kaçırılan kişi önemli bir kişi olsun mesela ama önemini kendisi de bilmesin örneğin bir ilaç ve aynı zamanda zehir olan bir formül ölen babası tarafından DNA’sına enjekte edilmiş olsun, kaçıran eleman da bunu bilmeden para karşılığında kızımızı kaçırmış olsun. daha sonra olayın iç yüzünü öğrenince kızı kaçırmak için para aldığı kötü adamlara teslim etmekten vazgeçsin. Hikayemiz buraya kadar yeterince akıcı değil mi? Peki bu olay örgüsü yeterli mi? Elbette değil çünkü bu kısım ancak 3 bölüm gider sonra elveda güzelim dizi… Başka ne gibi yan hikayeler ekleyebiliriz de diziyi hem uzun soluklu, hem de kaliteli hale getirebiliriz? 3-4 tane kötü amaçlı organize suç şebekesi koyabiliriz bunlar birbirlerinden önce kızımıza ulaşıp, DNA’sından formülü almak niyetindedir. Bazen kendi aralarındaki bu çatışma kahramanlarımızın kurtuluşu da olabilir. Örneğin bu gruplardan biri kızımızı yakalar, seyirci umutla esas oğlan gelip kurtaracak diye beklerken, hoop o da kurtarmaya çalışırken kötü adamların eline düşer (Bu kısım bir bölümün sonu olur) sonra tam eyvah gitti güzelim DNA derken pat diğer kötü adamlar gelir, kötü adamlar birbirine girince o hengamede kahramanlarımız kurtulur bu kurtulma uzun sürer mi? Sürmez! Kahramanlarımız kötü adamlardan kaçar bir yere saklanır. Bu sefer de onları iyi adamlar bulur ama başlarına o kadar şey geldikten sonra tabii ki iyi adamlara da inanmazlar. Bir süre onlardan da kaçarlar ve yakalanırlar iyi adamların bilim adamları DNA üzerinde araştırmalar yapar, aaaa DNA işe yaramıyor; neden? Çünkü o DNA’yı tetikleyen bir DNA daha var. Peki o DNA nerede? Tabii ki esas olanın DNA’sından başkası değil. Şimdi buradan dizinin en başına bir ok çekelim. Kötü adamlar neden esas kızı kaçırma görevini esas oğlana verdi? Çünkü formülü aktif edecek diğer DNA’nın esas oğlanda olduğunu biliyorlardı! Peki şimdi kötü adamlar kahramanlarımızın her ikisini de ele geçirdiklerinde formüle sahip olabilecekler mi? Saçmalamayın! Tabii ki de hayır. Çünkü formülü öyle deney tüpleri ile falan aktif etmek imkansız! Peki formül nasıl aktif olacak? Makaleyi buraya kadar okuduysanız muhtemelen hikayenin bu kilit noktasını siz bile merak etmeye başladınız işte dizi senaryosunun farkı budur. Dizi her an merak uyandırmalı, her bölüm bir diğer bölümü bekletmeli ve kesinlikle izleyiciyi sıkmamalıdır. Sinemada ise iş farklıdır. Olayın büyük bölümünü önceden izleyiciye verirsiniz sonra izleyici o olayların nasıl gelişeceğini merak eder sadece ama sonucun ne olduğu en başından kısmen bellidir. Ya da küçük bir hile ile ters köşe de yapılabilir ama kısmen de olsa bazı şeyleri seyircinin tahmin etmesine izin verilir. Bu kadar dar alanı olan bir hikaye ile bu örneği vermemin sebebine gelince gördüğünüz gibi senarist olmak dar alanda paslaşabilmeyi gerektirir. En kısır döngü olarak görünen şeyi bile koca bir hikaye haline getirmek bizim mesleğimizin bir parçası ve en önemli parçasıdır. Yazdığımız projenin kaç bölüm gideceğini bilemeyiz ama biz yine de 100 bölüm, 300 bölüm gidecekmiş gibi planlamalıyız. Şimdi gelelim formüle formül bazılarınızın da tahmin etmiş olduğu gibi tabii ki kahramanlarımızdan olacak bir çocuk.